bugün

entry'ler (25)

geceye bir gerçek bırak

Ölüm var.

nasıl hissediyorsun

Bok gibi desem yeridir.

türklük ve islam

birbirine zıt iki kavramdır. islam'ın özü tehviddir. peki tehvid nedir?

ali şeriati tehvidi şöyle tanımlar; tehvid, sadece idealist ve metafiziğe taalluk* eden bir düşünce değil. sadece ''kainatta allah'tan başka ilah yoktur.'' inancına sahip olmak değildir. tehvid, aynı zamanda bir dünya görüşüdür. tarihi, sosyal ve beşeri bir bakıştır. varlığın, ırkların ve sınıfların birliğinin esası tevdiddir.
tehvid; ırksal,düşünsel, sosyal ve beşeri şirki reddeder.

ırkını inkar etmeni isteyen bir düşünce ile ırkını seven birinin yaşaması mümkün değildir. birbirine zıt iki düşünceden insan birini tercih ederek yaşaması gereklidir.
bu sonuç ilişkisine bakarak diyebiliriz ki türklük bedenimiz, islam ruhumuz gibi söylemler geri zekalılıktan başka bir şey değildir.

taalluk etmek: ilgili bulunmak, ilgili olmak, ilgilendirmek

erkek cinayetleri

bu ülkede asla gündem olmayacak, daima görmezden gelinecek cinayetlerdir.

örnek: konya'da henüz bilinemeyen bir sebeple tartışmaya başlayan fadik ve veysel sağdıç arasında kan aktı. veysel sağdıç'ın eline geçirdiği keserler fadik sağdıç'a vurması üzerine fadik sağdıç yaralandı ve kaldırıldığı hastanede can verdi

olay böyle olsa geleneksel medyanın ve sosyal medyanın tepkisi ne olurdu? kaç haberde, kaçıncı sayfada geçerdi? kaç yüzbin yorum atılırdı? ama olay böyle olmadı; fadik sağdıç, veysel sağdıç'ın öldürdü. 3-4 gazetede 3.sayfanın köşesinde kendine yer bulabildi. sosyal medya' da ise çıt yok!

sahi ya iğrençliğinizi hissetmiyor musunuz? cinayeti işleyen kadın olunca kahraman ama erkek işleyince cani!

çilem karabulut, nevin yıldırım ve daha birçok katili kahraman ilan etmediniz mi? bu iki yüzlülük ile nasıl yaşadığınızı kendinize soruyor musunuz ara sıra?

emine bulut canice öldürüldü, hepimiz tamamız değil mi? yahu nevin yıldırım başlığında methiyeler düzdüğünüz kadın vahşiliğin son raddesine kadar gidip adamın kafasını kesti yahu. düşünebiliyor musunuz caniliğin boyutunu? alın size ışid militanı! ondan daha az cani değil ki.

ne olursa olsun terazinizi doğru kurun. cinayeti kim işliyorsa katil ve cani demeyi bilin. cani her zaman canidir, cinsiyeti olmaz. arada da utanmayı öğrenin, iyi gelir!

hz muhammed

ışid'i anlamak için kendisine bakmanız yeterlidir.

anlamıyor musunuz?
(bkz: beni kureyza)
(bkz: beni kureyza katliamı)

yetmez lan yetmez!
küçük yaşta cinsel ilişkiye izin veren fetvaların kaynağını mı arıyorsunuz?
(bkz: ayşe bin ebu bekir)

ışid ve cariyelerini mi merak ediyorsunuz?
(bkz: safiye binti hüvey)

kız kardeşine tecavüz eden imamı, gelinine tecavüz eden insanları mı arıyorsunuz?
(bkz: zeyneb bint cahş)

zengin kadınlarla evlenen çıtır oğlanları mı arıyorsunuz?
(bkz: hatice bint hüveylid)

ulu sahabelerin kızlarını beceremesini geçiyorum bunlar bile islam'dan nefret etmek için yeterlidir.

boşuna dememişim zamanında; kur'an arabik kamasutra'dır, içinde uydurmalardan ve seks fetvalarından başka bir şeye denk gelemezsiniz

hayat ve hatıratım

fesli ve tayfasının kutsal kitabıdır.
öncelikle bu kitabın dr. rıza nur'a ait olduğuna dair kanıt yoktur.
ne hikmetse söz konusu hatıratlar 1968 yılında ingiliz istihbaratı tarafından fesli kadir'e verilmiş, aynı yıl fesli yayımlamıştır.
bu sözde hatıratların ingiliz istihbaratında olmasının sebebi ise iddiaya göre dr. rıza nur tarafından 1935 yılında 25 yıl sonra yayımlanması koşuluyla british museum'a verilmesidir. (bu iddia british museum tarafından doğrulanmamıştır.)

peki hatırat başka nerede var? fransa ulusal kütüphanesinde. lakin orada şöyle bir tutarsızlık mevcut. dr. rıza nur 1942 yılında ölmesine rağmen ulusal müzedeki nüsha bilinmeyen bir kişi tarafından 1949 yılında teslim edilmiştir.

yapılması gereken şey british museum'da bulunan nüshadaki el yazısı ile dr. rıza nur'un el yazısının karşılaştırılmasıdır. o zaman böyle bi hatırat gerçekten var mı, yok mu hepimiz kolaylıkla öğreneceğiz.

uyuşturucu

hayatında deneyimlememiş birinin konuşması saçmalıktır.
kıçınızı yaydığınız yerden atıp tutması kolay. birçoğunuz adı söylendiğinde korkulan mahallelerde büyümedi, 99'u görmedi, dişlerini sıka sıka düştüğü yerden kalkmaya çalışmadı, gerçek manada sıfırdan başlamak zorunda kalmadı.

tünelin bombok bir yere çıktığını bile bile hiç o tünelde sürünmeye çalıştığınız oldu mu? bir umut, belki bir ışık karşınıza çıkar diye? çok kişi tanıdım böyle olan, çok kişi tanıdım her sabah yaşamak için kendine bir neden arayan. mutlu olmanın olimpos'ta bir tatil değil düştüğü bok çukurunda kalkmak olduğunu bilen ama ne yaparsa o bok çukurunda sürünmek zorunda olan.

züppe işlerini bir kenara bırakırsa;, kimse istemez bonzai denen boku içmeyi, kimse istemez içinde ne olduğunu dahi bilmediği, onu yemeden içmeden kesecek, bir kaç gününü sikecek şeker denen boku atmayı. istemez ama mecbur kalır. devam etmek için, yürümek için, yarını görmek için, unutmak için, sürünmeye devam etmek için.

inanın hayatta hiçbir seçim gördüğünüz kadar basit değil, hiçbir insanı tanıdığınızı sandığınız tanımıyorsunuz. maalesef ki en dibinde dursanız bile.

umarım her düşen kalkar düştüğü yerden ve hiçbir şeyi almadan hayatına devam edebilir.

nükleer enerji

bilinen en çevreci, doğrudan ve ya dolaylı olarak en az canlı ölümüne sahip, en fazla sürekliliğe sahip, en ucuz ve karbon ayak izi en az olan enerji türüdür. bugün bir iklim krizi yaşıyorsak daha az nükleer santrale sahip olmamız temel nedenlerden biridir.

öncelikle bilmeniz gerek; rüzgar ve güneş enerjisi süreklilik arz etmezler ve verimsizdirler. bu yüzden bu enerji türleri termik, jeotermal, hidroelektrik gibi enerji kaynakları ile desteklenmek zorundadır. evet, evinize alacağınız jel piller ile güneş ve rüzgar enerjisinin devamlılığı sağlayabilirsiniz ama aynı jel piller ile sokakları aydınlatıp fabrikaları çalıştıramazsınız. ayrıca ömürleri dolduktan sonra (ki etkisini 2040'tan itibaren göreceğiz) devasa bir çöp ve toksik madde krizi ile karşılaşacağız. (kullanılan akülere girmiyorum bile!)
ayrıca hedef sera gazı salınımlarını azaltıp dünyanın ısısını düşürmeye çalışmaksa gesler ve resler dünyanın ısısını arttırıyor. özellikle gesler bu noktada açık ara lider! kuruldukları alanın ısısını ciddi biçimde yükseltiyor, canlı yaşamını imkansızlaştırıyor. öyle ki çin, tibet'e gesler kurarak donmuş toprakları çözüp tarıma ve yaşama uygun hale getirmeye çalışıyor!
sorun biter mi? çatı tipi geslerin neden olduğu yangınlar ve ölümler ise bonus olarak
geliyor!

eee resler? devasa doğa katliamlarına neden oluyor, göç yollarında kuşları öldürüyor, yaydığı gürültü yaban ve insan hayatını imkansız kılıyor, çıkan türbin yangınları devasa orman yangınlarına neden oluyor. daha buraya bir milyon tane daha zarar yazılabilir!

asıl komik olan ne biliyor musunuz? fukuşima dahil olmak üzere çernobil'den sonra nükleer sebebiyle doğrudan ya da dolaylı olarak ölen bir kişi dahi yok! buna işletme sırasında olan kazalar da dahil! hepiniz türbin'in tepesinde yanarak ölen mühendisleri izlediniz değil mi? en kötü ölümlerden biri olmakta zirveye oynar! geslerin neden olup öldürdüğü insanlar zaten ayrı bir araştırma konusu!

son olarak; nükleer enerji temizdir, çevrecidir, iklim krizine çare olmakta önemli bir yer tutar.

norveç orman kedisi

safkan olarak bundan bir tane mevcut.
öncelikle bilmeniz gerekir ki oldukça oyuncu ve oldukça sert oynuyor. elim, başım çizik ve yara içerisinde.
bizim norveç prensi yoda bey yaklaşık 9 kilo ve kafadan kuyruk sokumuna kadar tam 65 cm! ayağa kalınca sıpa göbeğime falan geliyor ki bu da yaklaşık 120 cm falan yapıyor.
genel özelliklerini yazayım da tam olsun.

1 - aşırı zeki. dediğinizi ve ya anlatmak istediğinizi net bir biçimde anlıyor.
2 - aşırı duygusal. moraliniz bozuk olsun, bir şeye canınız sıkkın olsun hemen anlıyor ve düzeltmeye çalışıyor.
3 - kendisi ile konuşulmasını seviyor ve cevap veriyor.
4 - sürekli konuşuyor. bakın bu canlı miyavlamıyor, konuşuyor. sürekli bir şeyleri anlatma derdinde oluyor.
5 -kendi alanına karşı aşırı korumacı, başka hiçbir canlıyı istemiyor.
6 - sahiplerine ağırı bağlanıyor ve sürekli yanında istiyor.
7 - sürekli sizi korumaya çalışıyor.
8 - bu kedi gerçek bir avcı ve ayrı yabani.
9 - dudaktan öpmeyi, öpülmeyi çok seviyor.

şimdilik eyyorlamam bu kadar.

nasıl hissediyorsun

Bok gibi.

nevin yıldırım

öncelikle özsavunma diyen kim varsa yedi ceddini sikeyim.
kimdir bu kadın? katildir, tıpkı çilem doğan gibi katildir.
ama kadının beyanı vs.'den kafasını kaldırmayan dingiller, üçüncü dalga geri zekalı feministler, o feminstlerin peşinden koşan meriçler ve fotokopi makinesinde çoğaltılan sosyalist propaganda kitapçıkları ile tüm birikimini yapmış beyinsizler tarafından arsızca savunulmaktadır.

hadi gelin olay kronojisini koyalım ortaya:
-28 ağustos 2012'de nevin yıldırım, nurettin gider'i tüfekle 5 kere ateş edip öldürdükten sonra kafasını kesti. adli tıp raporuna göre nurettin gider'in kafası 1 saat sonra kesilmiş! yani öyle cinnet, kendini savunma falan değil, bilerek ve canavarca hisle. iddiası kendisine zorla tecavüz edildiğiydi.

-17 kasım 2012'de nevin yıldırım bir kız çocuğu doğurdu. cinayetten 3 ay sonra doğumun gerçekleşmesi nurettin gider ile aralarında bir ilişki olduğunu ıspatlar nitelikteydi.

-mahkeme sürecinde telefon konuşmaları nevin yıldırım ve nurettin giden arasında gönül ilişkisini ortaya çıkardı. 2010 yılında 3 saat 46 dk, 2011 yılında 42 saat 3 dakika, 2012 yılında 114 saat 47 dakika (2012 yılı günde ortalama 30 dk) telefon görüşmesi tespit edildi. bu aramaların hepsi nurettin giden tarafından değil aksine birçoğu nevin yıldırım tarafından yapılmıştı.

-yine telefon kayıtlarında nevin yıldırım'ın maktüle attığı mesajlar tespit edildi. mesajlarda nevin yıldırım, maktüle seni seviyorum, canım gibi ifadeler kullanmış.

-maktülün telefon incelemesinde nevin yıldırım'a ait birçok fotoğraf ele geçirildi. katil'in ifade ettiğinin aksine bunlar kendisinin çıplak fotoğrafları değil gülerken çekilmiş, nevin yıldırım'ın mutlu olduğunu gösterdiği fotoğraflardı.

savcılık iddianamesinden; "nevin yıldırım tecavüze uğramadığından, hamile kaldığını anlayana kadar kimseye bahsetmedi. karnındaki bebeğin eşinden değil, nurettin gider’den olduğunu anlaması, ilişkinin köyde konuşulmaya başlaması üzerine zor durumda kalan nevin yıldırım’ın, kendisini topluma ve ailesine karşı tecavüze uğradığına inandırmak için 2010 yılında beri rızasıyla ilişki yaşadığı ve hamile kaldığı nurettin gider’i, ’tasarlayarak, canavarca hisle öldürdüğü’ kanaatine varılmıştır."

demek neymiş, neyi savunduğunuzu bilecekmişsinmiz geri zekalılar topluluğu.

erkek cinayetleri

bu ülkede asla gündem olmayacak, daima görmezden gelinecek cinayetlerdir.

örnek: konya'da henüz bilinemeyen bir sebeple tartışmaya başlayan fadik ve veysel sağdıç arasında kan aktı. veysel sağdıç'ın eline geçirdiği keserler fadik sağdıç'a vurması üzerine fadik sağdıç yaralandı ve kaldırıldığı hastanede can verdi

olay böyle olsa geleneksel medyanın ve sosyal medyanın tepkisi ne olurdu? kaç haberde, kaçıncı sayfada geçerdi? kaç yüzbin yorum atılırdı? ama olay böyle olmadı; fadik sağdıç, veysel sağdıç'ın öldürdü. 3-4 gazetede 3.sayfanın köşesinde kendine yer bulabildi. sosyal medya' da ise çıt yok!

sahi ya iğrençliğinizi hissetmiyor musunuz? cinayeti işleyen kadın olunca kahraman ama erkek işleyince cani!

çilem karabulut, nevin yıldırım ve daha birçok katili kahraman ilan etmediniz mi? bu iki yüzlülük ile nasıl yaşadığınızı kendinize soruyor musunuz ara sıra?

emine bulut canice öldürüldü, hepimiz tamamız değil mi? yahu nevin yıldırım başlığında methiyeler düzdüğünüz kadın vahşiliğin son raddesine kadar gidip adamın kafasını kesti yahu. düşünebiliyor musunuz caniliğin boyutunu? alın size ışid militanı! ondan daha az cani değil ki.

ne olursa olsun terazinizi doğru kurun. cinayeti kim işliyorsa katil ve cani demeyi bilin. cani her zaman canidir, cinsiyeti olmaz. arada da utanmayı öğrenin, iyi gelir!

yakbisigara

Keşke gelseydin de rahatsız etseydin be.

din

En büyük çıkmazı Tanrı figürüdür.

Bugün modern diye tabir ettiğimiz dinler insanın fikirsel ve bilimsel Evrimine paralel olarak son 3.000 yılda bugünki halini almış, son 300 yılda ciddi reformlara uğrayarak modern insanın daha kabul edebileceği bir hale bürünmüştür. Lakin bu reformlar bile “din”in temelinde yer alan Tanrı figürünü değiştirememiş, bu figür dinlerin içerisinde bir kangren olarak kalmaya devam etmiştir.
Gelin neden kangren olduğunu ortaya koyalım.

Bugün sıradan bir inanana ben ateistim deseniz ilk söyleyeceği cümle bütün kainatın kendi kendine var olduğuna mı inanıyorsundur.
Oysa ki sıradan bir inanan burada yanılgıya düşmektedir. Çünkü bu soruyu sorarken atladığı en en önemli konu madem kainat kendi kendine var olamıyor, Tanrı neden kendi kendine var oluyor problemidir. Standart bir inananın savunması da -en azından kendini inandırdığı- hazırdır. Ona göre Tanrı ezelidir, bir başlangıcı yoktur. Oysa ki bu düşünce bile Tanrı nasıl var oldu sorusunun cevabı değildir. Bu yalnızca inandığı dinin ona empoze ettiği bir cümledir, içinde detay yoktur.

Aslında Tanrı’nın sonsuzluğu düşüncesi modern dinlere “Kronos” ile yani antik Yunan dinleri ile girmiştir. Daha öncesinde insanların Tanrıları da tıpkı insan gibi doğar, büyür, yaşar ve ölürdü. Kronos miti ile insansı Tanrıların üstüne bir de Ebedi olan bir Tanrı konumlandırılmış oldu. Hatta bugünki batı dillerinde yer alan “chrono” yani zaman kavramı da ismini direk bu Tanrıdan aldı.

Mobil olduğum için konuyu uzatmayıp bir soru cümlesiyle bitireceğim. Tanrı hakkında aklında soru işareti olan arkadaşlar, dinlerdeki boşluklara bakmak yerine sadece Tanrı’nın nasıl var olduğuna bakın, gerisi çorap söküğü gibi gelecektir.

yakbisigara

Olur da bir gün gelirsen selam et olur mu?

adamebovary

(bkz: sizi rahatsız etmeye geri geldim)

türkiyede kimsenin atatürkü sevmemesi

Bugün Türkiye’de böyle bir anket yapılsa Atatürk sevgisi en az %70 çıkar.
Türkiye’de kim Atatürk’ü sevmiyor biliyor musunuz? Kürt ırkçısı yavşaklar, kendine komünist deyip komünizmle alakası olmayan laleler, bir de Arap götü sevicisi islamcılar. Maalesef ki onlar da %30’dan fazla değil.

akrep burcu kadını

Kadındır tıpkı geriye kalan milyarlarca kadın gibi.
Kadının ululuğunu anlamamış erkeler ne derse desin anadır, bacıdır, yardır.
Siz kadınları doğduğu günlere göre kategorize etmekten vazgeçip ne zaman onların değerini anladığınız vakit ilişkileriniz daha güzel olacak, hayata bakışınız olumlu yönde değişecek. Sevin, tüm Kadınları sevin.

kazım koyuncu

dinlerken size yaylalardan karadeniz'e bakıyormuş hissi veren güzel insan.
Ölümü çok şey kaybettirdi müziğe. isyanı kaybetti müzik, ilkeyi kaybetti, adamlığı kaybetti.
Dünya görüşü olarak seninle hiç yan yana gelemedik kazım abi ama bordo mavi iki renk birleştirdi bizi.

vazgeçmek

eskiler vazgeçmek için ehven-i şer derler.
belki bir volkan ağzında kömürleşmektense ağır ağır yanma olduğu için.
kolay mı bir insanın teninden, sesinden, sevişinden kaçıp olabildiğince uzaklara gitmek?
değil....

böyle olduğu için zaten yazılmadı mı yüzlerce şiir, binlerce şarkı, onbinlerce satır?
yüzbinlerce kez vazgeçtiğimiz için göyünlerimize* içki şişelerini boşaltmadık mı?
tüm vazgeçenler bir araya toplansa dolmaz mı marmara denizi rakıyla?
o deniz rakıyla dolar da göyünlerimiz sevdanın sıcaklığı ile dolmaz bir saniye bile...

filmde diyor ya; gitmek cesaret ister ufaklık. gidecegin yer neresi olursa olsun.
sevdiklerinle arana mesefe girince. varış yerinin hiç bir anlamı kalmaz.
vedalaşmakta zor iştir biliyor musun? oturursun geminin kıçına.
bakarsın sevdiklerine, gittikçe ufalırlar, ufalırlar, kaybolurlar
o zaman anlarsın işte. vedaşalmak asıl kalana değil, gidene koyar!

boş sözler etmeyin giden kaybedendir diye; giden yüreğini geriye bırakıyor, farkında değilsiniz.